dağılım, biyolojide, canlıların zaman içinde belirli bir bölgeye ya da bütün yeryüzüne yayılması.
Dağılımın incelenmesiyle doğrudan ilişkili olan iki bilim dalı sistematik ve evrimdir. Canlılar arasındaki ilişkileri çözmeye çalışan sistematik, canlıları belli kurallara göre sınıflandırırken, bütün biyoloji bilimi için gereken ayrıntılı temel bilgileri de sağlar. Canlıların sistematiğinin ve dağılımının birlikte değerlendirilmesi, evrimsel biyolojinin öncüleri olan Darwin ve Wallace’m da kanıtladıkları gibi evrim kavramının gelişmesine yol açmış, öte yandan doğal seçme sürecinin anlaşılması da yeryüzü tarihinde canlıların dağılımındaki değişikliklerin nedenlerine ışık tutmuştur.
Herhangi bir canlı soyunun belirli bir alanda bulunma olasılığı rasgele dağılım, canlıların küçük topluluklar oluşturdukları kümelenme biçiminde dağılım ve bireylerin belli bir alanda kabaca eşit aralıklarla yerleştikleri düzenli dağılım gibi üç değişik kalıptan birine uyabilir. Dağılım biçimini, çoğu kez topluluk içindeki ilişkilerin doğası belirler. Şempanzeler gibi toplu yaşayan hayvanlar kümelenme eğilimi gösterirken, kuşlar gibi bölge seçme davranışı geliştirmiş olan hayvanlar düzenli dağılma eğilimindedir. Bir bölgedeki dağılımın hangi kalıba uyduğunu doğru olarak saptayabilmek için çok titiz ve ayrıntılı bir inceleme yapmak gerekir. Örneğin birbirinden oldukça uzaktaki üç ağaçtan her birinde bir grup maymun yaşıyorsa, bu maymunların dağılımı kuşkusuz kümelenme biçimindedir; ama her ağaçtaki maymun kümesinin dağılımı kendi içinde düzenli dağılım kalıbı gösterebilir.
Dağılım günlük, aylık ya da yıllık değişikliklerle zamana bağlı olarak da değişebilir. Bu tür değişiklikler en çok, yaz, aylarında belli bir bölgede kalabalık topluluklar halinde bulunan, ama kış mevsimi geldiğinde o bölgeden tümüyle ayrılan göçmen hayvanlar arasında görülür. Canlıların dağılımını belirleyen etkenler ya rüzgâr, su ve benzeri çevresel koşullar gibi dağılımı yönlendirici niteliktedir ya da mevsim değişikliklerinde olduğu gibi bir bölgeden göç eden canlıların nereye yerleşeceklerini önceden belirlemeyip rastlantılara bırakan türdendir. Dağılım, türlerin birbirleriyle ya da besin kaynaklarıyla ilişkilerinden de etkilenir. Bir bölgenin bitki örtüsünün sınırları, o bölgedeki hayvan türlerinin yaşama alanının sınırlarını da çizdiğinden, aynı yiyecekleri paylaşan hayvan türleri arasındaki rekabet çoğu kez türlerden birinin bölgeyi öbür hayvanlara bırakarak çekilmesiyle sonuçlanır.
Kayalık kıyılardaki gelgit sınırlan arasında, hemen hemen tek bir çizgi boyunca dağılım gösteren yumuşakçalar gibi çok daha kısıtlı yaşama alanına bağımlı olan canlılarda, dağılım kalıplarını incelemek ve düzensizlikleri saptamak oldukça kolaydır. Oysa, başta insan ve insana bağımlı hayvanlar olmak üzere, bütün yeryüzüne dağılmış olan bazı türlerde dağılım kalıplarının saptanması son derece karmaşık ve güçtür.
Gerek bitkilerin, gerek hayvanların dağılımı genellikle üreme dönemlerinde gerçekleşir. Bölgelerdeki aşırı kalabalıklaşma sonucunda, bireylerin eş ya da yiyecek bulmak üzere doğduklan alanın dışına çıkmak zorunda kalmasıyla yeni topluluklar oluşur. Özellikle böceklerin bu konudaki yetenekleri benzersizdir. Doğu Afrika’da yaşayan göçmen çekirgelerin, biri açık yeşil renkte, tembel ve yalnız yaşayan, öbürü çok hareketli, çok kalabalık sürüler halinde dolaşan ve yollarının üstündeki bütün bitkileri yiyen, koyu renkli iki değişik biçimi vardır. Açık yeşil renkli çekirgelerin yavrulannın kalabalık bir toplulukta büyüdükleri zaman, başkalaşım geçirerek erişkin dönemde koyu renkli çekirgelere dönüştükleri saptanmıştır. Bu olaya dönemsel çokbiçimliiik adı verilir. Çekirgeler, toplulukları kalabalıklaş- tıkça ve yiyecek kaynaklan azaldıkça, gelişme ve davranışlarında değişiklik geçirerek bütün olası dağılım kalıplarını sergilerler.
Bazen doğal seçme süreçjeri de bir türün dağılımını kısıtlayabilir. Örneğin, yüksek doruklarda ve karadan uzak adalarda uça- mayan kuş ve böceklerin sayıca üstün olduğu görülür.
Canlılar bazen rüzgâr, su ve başka canlılar aracılığıyla da edilgin biçimde dağılıma uğrayabilir. Örneğin bitkiler tohum ve spor- lannı rüzgârın, suyun ve böceklerin yardımıyla çevreye yayarlar; hatta ipekotu tohumlarında olduğu gibi, çoğu kez daha geniş bir alana yayılmış daha çok döl verebilmek için taşınmayı kolaylaştırıcı biçimsel uyum gösterirler.
Tohumların dağılımında da hayvanlar önemli rol oynar; örneğin kuşların ya da memelilerin yediği tohumlar sindirilmeden dışkıyla atılarak ya da kancaları, çengelleri ve yapışkan salgılarıyla bu hayvanlara tutunarak değişik alanlara yayılabilir. Asalaklar dağılım aracı olarak konaklarını ya da başka canlılan kullanırlar. Örneğin tavşanlarda asalak yaşayan miksoma virüsü, bir sivrisineğin vücuduna geçerek 60 km ötedeki başka bir tavşana taşınabilir.
Canlıların dağılımını kısıtlayan en önemli engeller dağlar, okyanuslar ve çok değişik iklim koşullannın egemen olduğu çöller ya da benzeri oluşumlardır. Bazı canlılar, önlerine çıkan bu engelleri aşabilir; örneğin kuşlar uçarak Manş Denizini geçebildiği halde ayıların yüzerek geçme şansı yoktur.
Jeolojik çağlar boyunca, birçok türün dağılımını ve soyunu sürdürme olanağını etkileyen köklü iklim değişiklikleri olmuştur. Öte yandan kıtaların kayması da birçok türü birbirinden ayırmış ve türleri evrimsel gelişmelerini bağımsız olarak sürdürmeye zorlamıştır. Bütün bu köklü değişiklikler bir yana, hiç değilse son 10 bin yıldır canlıların dağılımında en önemli rolü oynayan etken insanoğludur.