ekumenik hareket (Yunanca oikos: “ev, bannak”; oikoumene: “üzerinde insan yaşayan her yer”), Hıristiyanlann dünya ölçeğinde birliğini ya da işbirliğini amaçlayan, Hıristiyan kiliselerinin evrenselliğini vurgulayan hareket.
Ekumenik hareketin kökleri, İsa’nın havarilerini İncil’i bütün halklara yaymakla görevlendirdiği tarihe, Çarmıha Geriliş’ten sonraki Pentekostes gününde Kutsal Ruh’ un etkisiyle her havarinin başka bir dille konuşmaya başladığı mucizeye değin götürülür. Buna göre ekumenik hareketin amacı, Hıristiyanlığın ilk dönemlerindeki çeşitlilik içinde birlik anlayışını yeniden egemen kılmaktır. Gerçekten de başlangıçta kilise, örgütlenme ve öğreti bakımından geniş bir çeşitlilik gösteriyordu; ama bu çeşitlilik zamanla siyasal çatışmalarla da örtüşen köklü ayrılık ve bölünmelere dönüştü. Kilisenin temel örgütlenme birimi olarak piskoposluğun yerleşmesinden sonra, birincisi 325’te Nikaia’da (İznik) toplanan “ekumenik” (bütün piskoposların katıldığı) konsiller, öğreti birliğini ve kilise disiplinini sağlamaya yönelmişti. Bizans imparatoru I. Iustini- anos döneminde (527-565) Doğu’da kilisenin birliği, devletin birliğine ve çıkarlarına bağımlı kılındı. Batı’da da papalığın siyasal, ekonomik ve kültürel gücünün gitgide artmasıyla ekumenik politika bir dünyevi iktidar aracına dönüştü. Buna karşılık, özellikle Doğu ve Batı kiliseleri arasındaki bölünmenin kesinleştiği 1054’ten sonra Ortodoks Kilisesi öteki kiliselerle yakınlaşma ve diyalog kurma çabasında daha girişken davrandı. “Ekumenik” patrik unvanını taşıyan Fener Rum patrikleri Reform hareketini de bu yönde değerlendirmeye çalıştı. Ama patrikliğin çabaları Ortodokslar arasında bile tam bir birlik sağlamaya yetmedi.
Çeşitlilik içinde birliğe dayalı tek ve evrensel bir kilisenin tarihsel köklerini araştırma anlamında çağdaş ekumenik yaklaşım, 17. ve 18. yüzyıllardaki gelişmelerin sonucunda belirginleşti. Bu dönemde İngiltere’deki ayrılıkçı mezhepler ile kara Avrupa’sındaki Pietist grupların misyoner etkinlikleri ve Aydınlanma düşüncesinin etkileri, ayn kilise yapılarını ayakta tutan geleneksel temelleri sarsmaya başladı. Kilisenin birliğine ilişkin geleneksel anlayışları geçersiz kılan başka gelişmelerin de ortaya çıkmasıyla 19. yüzyılda kilisenin birliğini sağlamaya yönelik yeni denemelerin koşullan olgunlaştı. ABD’de kilise ve devletin ayrılması, kilisenin halkla bütünleşmesini ve pek çok dinin bir araya geldiği bu ülkede din özgürlüğüne saygı gösterilmesini zorunlu kılıyordu. 19. yüzyıl başlarındaki misyoner etkinlikleri de değişik mezhepler arasında işbirliği olanak- lannı ortaya çıkardı.
- yüzyılda ekumenik hareketin gelişmesinde üç akımın belirleyici etkisi oldu. Protestan misyoner kuruluşlannca düzenlenen konferanslar (birincisi 1910, Edinburgh) sonucunda 1921’de Uluslararası Misyonerlik Konseyi kuruldu; öğreti sorunlarını ele alan ilk İnanç ve Düzen Konferansı 1927’de Lozan’da toplandı; kilisenin toplumsal sorunlarının tartışıldığı Yaşam ve Çalışma Konferanslan’nm birincisi ise 1925’te Stockholm’de yapıldı. 1937’de Oxford’da toplanan Yaşam ve Çalışma Konferansında, İnanç ve Düzen Hareketi’yle birleşme önerisi ortaya atıldı. 1948’de Amsterdam’da kurulan Dünya Kiliseler Konseyi)*) giderek Protestan ve Ortodoks kiliselerinin en etkin ekumenik organı oldu. Uluslararası Misyonerlik Konseyi 1961’de Dünya Kiliseler Konseyi’ne katıldı.
Dünya Kiliseler Konseyi’nin kurulmasıyla sonuçlanan ve bu örgüt içinde daha da olgunlaşan girişimlerin yol açtığı tepkiler, karşıt yönde de bir ekumenik yakınlaşmaya ortam hazırladı. “Evanjelik” adını yeğleyen bu akımın önderleri, ABD’de 1908’den beri Ortodoks-Protestan işbirliğiyle etkinliğini sürdüren Federal Kiliseler Konseyi’ni (1950’den sonra Ulusal Kiliseler Konseyi) dengelemek amacıyla 1943’te Ulusal Evan- jelikler Birliği’ni kurdu. Evanjelik akım, tekil girişimleri bütünleştirmek amacıyla uluslararası düzeyde çok sayıda organ oluşturdu.
Öte yandan Katolik Kilisesi’nde Papa XXIII. Johannes 1961’de Hıristiyan Birliğini Geliştirme Sekreterliği’ni kurdu. Aynı yıl Fener patriği I. Athenagoras, Hıristiyanlar arasındaki tartışma konularını incelemek amacıyla Tüm Ortodokslar Konferansi’nı kurumlaştırdı. Katolik Kilisesi tarihinde ilk kez II. Vatikan Konsili (1962-65) ayrı kiliselerin varlığını resmen tamdı ve ekumenik hareketi kilise yaşamını bütünüyle yenileme amacıyla tanımladı. Son yıllarda Katolik, Ortodoks, Pentekostal ve Protestan kiliseleri arasında kurulan yeni ilişkiler, vaftiz, Komünyon ayini, ruhbanlığın niteliği ve işlevleri gibi önemli konularda genel bir görüş birliği sağlanmasına olanak verdi.